MHP’de hukukun sesi
Beşiktaş Belediye başkanı Rıza Akpolat ve arkadaşları hakkında hukuken hiçbir şey diyemem. Gerçekten kuvvetli suç şüpheleri var da yargı bağımsız bir soruşturma mı yürütüyor, yoksa, muhalefet belediyelerini “silkeleyen” iktidar yargıyı da mı kullanıyor?
Dosya açıldığında göreceğiz.
Cumhurbaşkanı tarafından suçlu ilan edildikten sonra, tuhaf yargılamalara maruz kalarak ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkûm edilen Osman Kavala’yı ve uzun süreli ağır hapislere mahkûm edilen arkadaşlarını gördükten sonra yoğurdu üflememek mümkün mü?
Yalnız şunu söylemeliyim: İktidarın yolsuzlukla mücadele diye objektif bir niyeti olsaydı, yolsuzlukla mücadele kanunlarını çıkarırdı. İBB’de AK Parti dönemine ait yolsuzluk dosyalarını İçişleri Bakanlığına çekip üstünü örtmez, kamuya açıklayıp savcılığa verirdi.
FETİ YILDIZ’IN ÇIKIŞI
Bu dönemde MHP Genel Başkan Yardımcısı Av. Fethi Yıldız, hukukun üstünlüğünü savunan açıklamalar yapıyor. Hayati tehlikesi bulunan tutuklu ve hükümlülerin tahliyesini savunuyor. Soruyorlar, bu, PKK ve FETÖ hükümlüleri için de geçerli mi?
Yıldız’ın cevabı:
“Evet, geçerli. Hukuk evrenseldir, adalet herkes için eşit uygulanmalıdır!”
Hukuki bir kuralın falancalar için de geçerli mi olduğunu sormak bile “düşman hukuku” zihniyetinin nasıl iliklerimize işlediğinin bir dışa vurumudur. Zihnimizde “düşman”lar vardır, onların hukuk hakkı yoktur!
Beşiktaş Belediyesi hakkındaki gözaltı ve tutuklamalar üzerine Feti Yıldız’ın hukuku savunan açıklaması şöyle:
“Tutuklamanın ilk şartı, şüpheli veya sanık hakkında ‘kuvvetli suç şüphesinin varlığını gösteren ‘somut delillerin’ bulunması ve orantılı olması gerekir. Mahkemeler gösterdikleri gerekçelerle vermiş oldukları kararları hukuki ve maddi açıdan somutlaştırmak zorundadır. Gerekçe; akıl, mantık ve vicdanların tatminini hedefler. Hükmü insanileştiren, bağımsızlaştıran, saygıdeğer yapan gerekçedir.”
Gerçekten, bu aşamada söylenmesi gereken hukuki söz, budur.
HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜ
Feti Yıldız’ın bu tür açıklamalarına büyük değer veriyorum, iki sebepten:
. Herkes, her parti ve MHP “hukukun üstünlüğü” kavramını soyut olarak savunabilir; bunun pek önemi yok! Önemli olan somut olaylar karşısında hukuku savunmaktır. Özellikle “bizden” olmayanların hukukunu savunmak…
Yıldız’ın tavrı bu bakımından değerlidir ve MHP bakamından da yeni bir davranıştır.
Steven Spielberg’in “Casuslar Köprüsü” filminde ünlü oyuncu Tom Hanks, Av. James Donovan rolündedir, yakalanan bir Rus casusunun avukatıdır. Soğuk Harp dönemidir, Komünist Rusya baş düşmandır… Düşman casusunun avukatı olmak!.. Av. Donovan’ın cevabı:
“Bizim medeniyetimizin üstün değerlerinden biri savunma hakkı değil midir?”
. Yıldız’ın çıkışlarını önemsememin diğer bir sebebi de genel siyasi kültürümüzde ve de milliyetçi düşünce geleneğinde “hukukun üstünlüğü” şuurunun güçlenmesine katkıda bulunacağını ümit etmemdir.
Bizde, solda “devrim”, sağda “dava” karşısında hukukun değeri nedir ki?
‘FİRAVUN SANDALYESİ’
Milliyetçi düşünce geleneğinde öncü isimlerden Ziya Gökalp, 1924 yılında “Yüce Mahkeme” adıyla bir anayasa mahkemesi kurulmasını savunmuş fakat kimse aldırmamıştı. Birçok Avrupa ülkesinden daha ileri bir teklifti. Bu konuda benim “Atatürk’ün Anayasası 1924” adlı kitabımda ayrıntılar vardır.
Yine milliyetçi düşüncede öncü isimlerden Ahmet Ağaoğlu, kuvvetler ayrılığı fikrinin fiilen yasaklandığı yıllarda, Ankara Üniversitesi’nde tek başına kuvvetler ayrılığını anlatan ve savunan hukuk profesörüydü.
1933’te Üniversiteden atılana kadar kuvvetler ayrılığını savunmaya devam etmişti.
Gökalp’in 15. ölüm yıldönümünde, Prof. Fındıkoğlu’nun “İş Mecmuası” kitap kalınlığında bir özel sayı yayınladı. Orada, Ağaoğlu uzun yazısından şöyle diyor:
“Ziya, siyasi partilerde ne mevki, ne makam ne de servet aradı… Kendisine defalarca teklif olunan bakanlık sandalyesini aşağılayarak reddetti. Zaten bakanlık sandalyesini ‘firavun sandalyesi’ diye adlandıran odur.” (İş Mecmuası, 1939, Sayı 19, s. 160)
Kasıt, yüksek kudret mevkileridir. Lord Acton’ın 1887’deki “güç bozar…” sözü gibi.
Kudret mevkilerini hukukun üstünlüğüyle, denetim ve dengeyle sınırlamadıkça hep böyle olur.
Hukukun üstünlüğünü savunmak her devirde alkışlanması gereken bir erdemdir. Böylelerine çok ihtiyacımız var.